Tehlikeli İttifak Hattı: İran-Rusya-Ermenistan



Tehlikeli İttifak Hattı: İran-Rusya-Ermenistan


Diplomatik Gözlem Gazetesi

Dünya siyâsetinde dengeler giderek İran’ın, Rusya’nın ve Ermenistan’ın aleyhine bozuluyor. Bölgedeki dengeleri ve güçler arasındaki sınırları şu şekilde görmek mümkün; Eski Yugoslavya, Ukrayna, Gürcistan ve Kırgızistan’daki rejim değişiklikleri, Azerbaycan’ın batının yanında yer alması. Irak’taki savaş ve Suriye’nin baskıyı göğüslemekte zorlanması ve İsrail-Filistin anlaşmazlığındaki son durum, uluslararası toplum ile doku uyuşmazlığı yaşayan rejimlerin sahip olduğu seçenekleri sür’atle tüketiyor.

Rusya Federasyonu Kafkasya’da tarihindeki en zor dönemlerden birisini yaşıyor. Hatta Tiflis’in meydan okumalarına dahi cevâp veremeyen RF, Güney Kafkasya’daki son dayanak noktası olan Ermenistan’ı yitirmesi hâlinde, kendisi için en büyük kâbus olarak görülen Zakafkasya Hattı’nın gerisine düşerek, etnik anlaşmazlıklar manzumesi hâlindeki Kuzey Kafkasya’da tutunma mücâdelesi vermek zorunda kalabilir.

İran, Soğuk Savaş döneminde tanzim edilen ve o dönemin kendi özgü koşullarının ürünü olan rejimini muhafaza etmekte güçlük çekiyor. Halk desteğini yitiren Tahran, bir taraftan ABD’nin daha baskıcı davranmasını engellemeye ve bunun için AB ülkeleri ile uyumlu politikalar izlemeye çalışıyor, diğer taraftan RF ile ahenkli bir Kafkas politikası takip ederek, bölgesel gelişmelerin Moskova-Tahran mihverinde şekillenmesine gayret gösteriyor.

Rejimin adını İslâm koyan, ama Müslümanlar için ne Kıbrıs’ta ne de Bosna’da bir şey yapmayan Tahran, Türkiye ve Azerbaycan konusundaki kaygıları nedeniyle Karabağ başta olmak üzere bütün bölgesel ihtilâflarda Ermenistan’ı destekliyor. İran, ABD ile Saddam sonrası dönemde Irak’ta ve nükleer enerji konusunda doğrudan olabilecek her türlü gerginlikten kaçınırken, Kafkasya’da mevcut istikrarsızlığını kuvvetlendirmeye çalışıyor. Denebilir ki, bölgenin gelişmemesi için RF ile beraber Hazar konusunda aynı tezi savunan İran, bölge dengelerinin değişmemesi için mücâdele ediyor. Çünkü bölgede yaşanacak değişimin İran’ı etkilememesi mümkün değil.

Ermenistan ise hem Türkiye’den ve Azerbaycan’dan hem de Gürcistan’dan toprak talebini sürdürüyor. Türkiye ile ilişkilerinin normalleşmesini engellemek için çaba harcayan Erivan, RF’nin sözünden çıkmayarak, kendisini güvenceye alma ve diasporanın bir gün yardım elini uzatacağı umuduyla içinde olduğu kronik ekonomik krizden çıkacağı zamanı bekliyor.

Bu arada her üç ülkede de demokrasi yanlıları reform taleplerini giderek daha güçlü bir şekilde dile getiriyorlar. Reform talepleri İran’da İslâm, Ermenistan’da beka kaygısı ve RF’de güvenlik gerekçeleri ile susturuluyor. İran, RF ve Ermenistan reformlarda gecikmenin sonucunu ağır faturalar ile ödüyorlar.

Her üç ülkenin geldiği nokta, reformların gecikmesinden dolayı -bundan sonra gelişmenin önünün açılsa dahi- yönetimi elinde tutan çevrelerin tasfiyesi sonucunu doğurabilir.

O nedenle her üç ülke arasındaki işbirliğinin, bundan sonra değişim ve dönüşüm süreçlerine daha mukavemetli olacağını düşünmek yerinde olur. Hâlihazırda Moskova-Erivan-Tahran hattı iki siyâsî iklim arasında sınır konumundadır.

Hattın batısında çoğulcu, demokratik, insan haklarına saygılı, devletin kamu ve kamunun birey üzerindeki baskısının sınırlandığı, açık ve örgütlü toplumun yüreklendirildiği, serbest pazar ekonomisinin amil, hukukun kamil olduğu rejimler yer alıyor.

Hattın doğusunda ise devletin ve devlet işleyişine egemen olan kesimlerin adı konulmamış bir dokunulmazlık ile; ideoloji esasına dayalı bir sistemle, menfaatin hukukun yerini aldığı, rejimin zümreler arasında dengeler ile yürüdüğü, yolsuzluk ve rüşvetin yaygın olduğu, vatandaşların hakkının zümrelerin çıkarları ile sınırlandırıldığı ve haklar ve sorumluluklar ile değil, güç ve çıkar ile yoluna devam eden baskıcı yönetimler yer alıyor. Hattın batısında azınlık ve birey hakları korunurken, hattın doğusunda azınlık ve birey kavramları reddediliyor.

O nedenle Moskova-Erivan-Tahran hattı, birçok bakımdan sınır ve barikat işlevi görmektedir.

RF-İran, İran-Ermenistan, RF-Ermenistan ilişkilerini incelemeden önce, 15.06.2005 tarihli bir kamuoyu araştırmasına göre RF toplumunun kendisi için “dost” ve düşman” saydığı ülkelere bir göz atmakta fayda var;

Ruslar açısından en dost ülke Beyaz Rusya ve en düşman ülke Litvanya. Yuri Levadas Analitik Merkezi’nin araştırmasına göre Rusların %46’sı Beyaz Rusya’yı dost olarak görüyor. Diğer ülkeler ise şöyle sıralanıyor; Almanya %23, Kazakistan %20, Ukrayna %17, Hindistan %16, Fransa %13, Çin %12, ABD %11, Bulgaristan %11 ve Ermenistan %9.

Rusların hangi ülkeleri düşman olarak gördüğünü belirten liste ise şöyle şekilleniyor; Litvanya %49, Letonya %42, Gürcistan %38, Estonya %32 ve ABD %23. Sadece “dost değil” diye tarif edilen ülkeler ise; Ukrayna %13, Afganistan %12, Irak %10, Japonya %6 ve İran %6.

13-18 Mayıs 2005 tarihleri arasında yetişkinler arasından 1600 kişiye sorulan sorularla yapılan anket şunu gösteriyor;

Ruslar Ermenistan’ı 20. sırada dost ülke olarak gösteriyor. Yine Ruslara göre İran ise sadece “dost değil” diye tanımlanan ülkeler arasında beşinci sırada. Yani RF’nin İran ve Ermenistan politikalarının arkasında ciddi bir halk desteği veya talebi söz konusu değil…



Rusya Federasyonu-İran

1081 yılında Hassan Sabbah ve Dailerin Farisî bölgesine yerleşmesinden bu yana bölgede istikrarsızlık üreten ve mezhep merkezli yaklaşımı ile daima ayrışmaların ve her zeminde çatışmanın içinde yer alan İran, sadece Şah döneminde millî kimlik esasına dayanan bir çizgiyi takip etti.

1925-1979 dönemi haricinde ise, Tahran daima Şiî etkenlerin tesiri ile hareket etti. 1979’dan sonra mutlak batı karşıtlığı ile özdeşleşen Tahran, 1990’lı yıllarla birlikte yakın çevre ve bölge siyâsetinde Hazar, Körfez ve Ortadoğu kavramlarını esas aldı.

Tahran’ın izlediği siyâsa ve attığı adımlar, İran’ın millî menfaatini Türkiye’nin dengelenmesinde, Türk cumhuriyetleri ile işbirliğinin yetersiz olmasında, bunun için de RF’nin ve Ermenistan’ın dengeleyici ve müttefik olarak kullanılmasında gördüğünü gösteriyor.

RF ve Ermenistan Tahran açısından Türk dünyasının coğrafî bakımdan bölünmüş kalması için büyük bir değere tekabül ediyor. RF açısından Orta Asya ve Kafkasya’da Türkiye yerine İran’ın daha tesirli olması da tercih edilebilir durumda.

Nitekim RF’nin İran ile Hazar konusunda bölge ülkelerinin ve küresel dengelerin aleyhine, müşterek siyâset takip etmesi, Aralık 1991’de İran ile Orta Asya arasında bir demiryolu hattı kurulmasını desteği bu çerçevede mütalaa edilebilir. Söz konusu hat Orta Asya’nın dünyaya Türkiye üzerinden değil, Körfez vasıtasıyla İran üzerinden açılmasının zemini hâlinde.

Aynı çerçevede İran, karayollarını da güçlendirdi. Afganistan’daki iç savaşın sürmesi, Pakistan ve Türkiye’nin Orta Asya’ya ulaşmasında İran’ı vazgeçilmez ülke haline getirdi. İran, Kazakistan ve Türkmenistan doğal gazı ile petrollerinin dünya pazarlarına ulaştırılmasında önemli bir konuma yükseldi.

RF-İran ilişkilerinde enerji kadar ulaşım altyapısının da ön plana çıkmasının arkasında iki ülkenin stratejik müşterek mecburîyetleri etkili oluyor. RF için İran, öngörülen Kuzey-Güney Nakliye Koridoru’nun vazgeçilmez bir parçası. Kuzey-Güney Nakliye Koridoru, Hazar’ın batı kıyısını kapsamak zorunda ve bu sadece İran ile mümkün.

Kuzey-Güney Nakliye Koridoru RF’nin değişime direnci ve bölge dengelerini “pat” konumunda tutması için çok önemli. Söz konusu koridor, Doğu-Batı ve Asya-Avrupa dengelerinde ve ulaşımında temel kilit hâline gelebilir.

RF’nin devlet demiryolu firması bu amaca yönelik olarak 2004’te Volga deltasındaki Olya Limanı’nı demiryolu şebekesine bağlamıştı. Bu bağlantı ile İran’a demiryolu vasıtasıyla nakledilen konteyner miktarı %55 arttırılarak 1.500’e ulaştırılmıştı. RF İran ile demiryolu bağlantısı sayısını üçe veya dörde çıkarmayı hedefliyor.

RF’nin İran’a katkıları bununla sınırlı değil. RF İran’a “Zohreh” (Zühre) adında bir haberleşme uydusu inşa etti. 15 yıl ömrü olan uydu, Fransız Alcatel’in de devrede olduğu bir proje. Yapılması 30-36 ay sürmesi beklenen uydunun neler için kullanılacağı devreye girdiğinde belli olacak. Projenin mâlîyeti 132 milyon dolar olarak öngörülüyor. İran makamları Zohreh’ten sonra Zohreh-2’nin başlatılacağını söylüyor.

Zohreh uydusu Krasnodar’da Prikladnaja Mechanika tarafından yapılacak ve Sputnik’i temel alan uydu, Soyuz ile uzaya gönderilecek ve yeryüzünden 36,000 km yukarıda olacak.

Buradan hareketle, RF’nin İran ile uzay teknolojileri konusunda da işbirliği yaptığını belirtmek gerek. İran Enformasyon ve İletişim Bakanı Ahmad Motamedi, ülkesinin RF ile uzay konusunda işbirliğine hazırlandığını söyledi. Bunun için İran Uzay Araştırmaları Yüksek Konseyi kuruyor ve gerekli yasal düzenlemeleri yapıyor.

Söz konusu işbirliği projeleri İran’ı Sovyet ardılı coğrafyada güçlendirse de, bu durum RF açısından bölgede Türkiye’nin ve batının dengelenmesi bakımından faydalı. Bu bağlamda İran’ın Kafkasya ve Orta Asya ülkeleri ile Güney Türkistan’da yoğun propaganda faaliyetleri de yürüterek, RF’nin gizli stratejik ortağı olarak, Türkiye’nin konumunu ve işlevini üstlenmeye çalıştığı da görülüyor. İran’ın 90’ların başından bu yana bölge ülkelerine yönelik yürüttüğü faaliyetler RF’yi rahatsız etmedi.

İran hem dinî hem de iktisadî motifleri kullanarak izlediği agresif bölge politikası ile hem etki sahasını geliştirmeyi ve RF ile kurduğu mihverin kutup kimliği kazanmasını hem de sınırlarını korumayı hedefledi.

Körfez Bölgesi’nde ise Suriye ile işbirliği yapan Tahran, Hizbullah ve İslâmî Cihad gibi örgütlerle Lübnan’da, SCIRI gibi örgütler ile de Irak’ta etkin olma yöneldi. İran, Suriye aracılığı ile Sovyetler Birliği, Yunanistan ve Çin’den de silahlanma ve stratejik işbirliği açısından önemli destek görüyordu.

RF firması Gasprom’un Balkan Yardımcısı Aleksander Ananenkov İran Petrol Bakanı Mohammed Mallaki ile yaptığı görüşmenin ardından iki ülke arasında enerji kaynakları konusunda işbirliği kararı alındığını açıkladı. Taraflar yeni yer altı rezervlerinin tespiti, işletilmesi ve nakli sahalarında beraber çalışacaklar.

Bu yaklaşımın RF’nin boru hattı şebekesi ile uluslararası pazarlara olan İran ve RF tesirini artırma ve başta BTC olmak üzere diğer projeleri etkilemek olduğu görülüyor. İşbirliği kararı alınan bir diğer saha ise benzinli motorların gaza çevrilmesi. Bu amaçla çalışma grupları da kuruldu. İran’ın 100 milyar metreküp satılabilir gazı olduğu düşünülüyor. Ayrıca Gasprom Başkan Vekili Aleksander Medvedev’in açıklamalarına göre, RF İran’ın petrol bölgeleri ile yakından ilgileniyor.

Bu arada bir diğer RF firması Rosenergoatom İran makamları ile beraber bir çalışma grubu kurarak, İranlı atom uzmanı yetiştirme programı başlattı. RF Buşehr’deki nükleer santralin birinci blokunu 90’ların ortasından bu yana inşa ediyor. Buşehr’deki reaktör bin megawatt gücünde olacak ve Ekim 2006’da hizmete alınacak. İran 2021 yılında toplam 6.000 megawatt gücünde nükleer santrallere sahip olmak istiyor.

Bu amaçla İran Atom Enerjisi Örgütü Başkan Yardımcısı Asadullah Saburi kısa bir süre önce RF’de Kalinin’deki nükleer santrali ziyaret etti. Moskova’nın 200 km kuzey batısındaki santral, Buşehr’de devâm eden projenin de orijinali olma özelliğine sahip.

Bu kapsamda RF, 80 ton nükleer yakıtı Buşehr’e transfer ediyor. Söz konusu yakıt RF kaynaklı açıklamalara göre hafif zenginleştirilmiş uranyum. 2006’da –proje tamamlandığı zaman- bölge ve dünya siyâsetinde deprem tesiri yapması muhtemel olan RF-İran işbirliği, daha sonra da devâm edecek. Putin’in Ramallah’taki temasları sırasında yaptığı açıklamada da belirttiği gibi, RF’nin İran’ın barışçıl nükleer güç edinmesine herhangi bir itirazı bulunmuyor.

Her ne kadar Putin’in daha önce ABD’yi yönelttiği tehdidin ardında Buşehr’deki projenin olabileceği kanaati uyansa da, nükleer işbirliği daha uzun bir süre RF-İran ortaklığının en önemli konusu olacak.

RF, uluslararası toplumun baskısına ve itirazına rağmen İran’a nükleer kabiliyet kazandırmak için çabalarını sürdürüyor. Dünya kamuoyu İran’ın nükleer güç olmasına endişe ile bakarken, İran’ın edineceği kabiliyeti asla barışçı amaçlar için kullanmayacağı görüşünde. RF ise bu yöndeki kaygıların haksız olduğu görüşünde. RF bu amaçla Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu IAEA’nın denetimini kabûl ediyor. RF, IAEA’nın yanı sıra Almanya, Fransa ve İngiltere ile de istişarelerini sürdürerek, projenin askerî içeriği olmadığını savunuyor.

RF, çok sayıda eski SSCB cumhuriyetinin Moskova’ya bakış açısını, dünya enerji piyasasını, bölgesel dengeleri ve siyâsî iklimi derinden etkileyecek olan BTC’ye kaygı ile bakarken, İran ile ekonomik işbirliğini bilhassa enerji konusunda derinleştirerek sürdürüyor.

RF’de yayınlanan İtogi Dergisi’ne göre BTC hiçbir zaman Körfez bölgesi veya RF ile rekabette üstünlük sağlayamayacak. RF zâten çok pahalı olan BTC’ye katılmayarak Burgaz-Dedeağaç güzergâhında 312 km yeni hat inşa ederek, yılda 700 milyon dolar değerinde 35-50 milyon ton petrolü, Yunanistan ile işbirliğinde pazarlayacak.

İran da benzer bir bakış açısına sahip. İran adlı gazete, projenin siyâsî olduğunu savunuyor. Ülkedeki şartlar nedeniyle insan haklarını dahi savunamayan gazete, BTC nedeniyle doğabilecek çevre sorunlarına dikkat çekiyor. Gazete İran’ın bölgesel ihtilâflarda tuttuğu tarafları da göz ardı ederek, boru hattı güzergâhı üzerindeki ihtilâflı bölgeleri sayıyor. Rusya gibi İran’da projenin ekonomik olmadığını iddia ediyor.

RF bölgesel dengeler açısından en kritik mesele olan Hazar’ın statüsü tartışmalarında da İran’dan tam destek görüyor. Hazar’a kıyıdaş olan Rusya, İran, Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan arasında Hazar’ın paylaşımı konusunda ciddi görüş ayrılıkları var.

Enerjiden devâmla; RF ve İran her ikisi içinde stratejik olan Tacikistan’da iki adet hidroelektrik enerji santrali yapacaklar. EES Rossii’nin Başkanı Anatoli Çubais ve Tacikistan ile İran’ın enerji bakanları Curabek Nurmaçmadov ve Habibullah Bitoraf Duşanbe’de bir anlaşma imzaladılar. 670 ve 260 megawat gücünde olacak santraller dört yılda tamamlanacaklar. Birinci santralde, 500 milyon dolarlık projede Tacikistan’ın RF’ye borcu olan 50 milyon dolar da muhasipleştirilecek. İkinci santral ise 180 milyon dolara mâl olacak ve İran tarafından yapılacak.

Bu arada RF İran ile demiryolu bağlantısını da güçlendiriyor. Azerbaycan’ın da dahil olduğu proje, Astara’da imzalanan belgeye göre 375 km uzunluğunda olacak. RF’yi Güney Azerbaycan’a bağlayacak proje için bir de tünel inşa edilecek. Proje ile başlayacak nakliyatın değerinin 600 milyon dolar olması tahmin ediliyor. Mâlîyetini beş yılda çıkarması beklenen demiryolu Kafkasya’daki dengeler açısından çok önemli olacak.

RF-İran hattındaki bir diğer önemli gelişme ise, iki ülkenin devlet muhasebe organları arasında işbirliği başlatması. Bu amaçla, Rusya’nın sayıştay başkanı Sergey Stepaşin İran’ın büyükelçisi Golamrıza Şafei ile bir araya geldi. İki ülke arasında 1,8 milyar dolar seviyesine çıkan ticaret hacmi Tahran ve Moskova’yı mâlî sahalarda daha yakın işbirliğine gitmeyi teşvik ediyor.

RF-İran ilişkilerinin bir diğer önemli satırbaşı ise, iki ülke arasında iş konseyi kurulması. RF’nin ve İran’ın sanayi ve ticaret odaları bu konuda kapsamlı bir hazırlık içinde.


İran-Ermenistan

Erivan için İran, Türk blokajına karşı soluk borusu olurken, Tahran için Erivan da, Türkiye’nin bölgedeki ticarî, iktisadî ve siyâsî tesirini sınırlamak için kilit ülke oldu. Erivan’ın agresif politikaları, Ermenistan’ın çıkarlarına hizmet etmese de, Tahran’ın çıkarlarına hizmet etti. Bu sayede Türkiye-Ermenistan ve Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri normalleşemedi ve bu nedenle Türkiye Doğuya ihracatını İran üzerinden nakletmek zorunda kaldı.

O açıdan bakınca İran-RF-Ermenistan hattının altında yer alan İran-Ermenistan dayanışması doğası itibariyle saldırgan bir ittifak kimliği taşıyor. İran, Kuzey ve Güney Azerbaycan’ın siyâsî bakımdan birleşeceği kaygısı ile Azerbaycan’a karşı Ermenistan’ı destekledi. Azerbaycan’a karşı iyi komşuluk ilişkileri ile bağdaşmayan bir siyâset izleyen Tahran, Hazar’da Azerbaycan ile –kendi başlattığı – bir askerî gerginlik yaşarken, Ermenistan’ın enerji açığını kapatmasına hizmet edecek projeler üretti.

Böylece İran’ın Ermenistan’ı, Türkiye-Azerbaycan ve Türkiye-Gürcistan ilişkilerinin dengeleyici olarak gördüğü anlaşılıyor. Nisan 2005 tarihli haberlere göre İran ile Ermenistan arasındaki doğalgaz hattının inşaatı 2006 içinde bitirilecek. Türkiye ve Azerbaycan sınırları kapalı olan ve Gürcistan ile açık olan sınırından verim alamayan Erivan, 1992 yılında ilk adımları atılan bu proje ile bölge dengelerinde kalıcı değişimleri hedefliyor.

141 kilometrelik ve 220 milyon dolar değerindeki hat, birçok bakımdan Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı ile Kars-Ahalkelek-Bakü Demiryolu projelerinin İran, RF ve Ermenistan’ın millî menfaatlerine vereceği ağır hasarı telâfi hedefi güdüyor.

100 kilometrelik bölümü İran topraklarında yapılacak boru hattı, Ermenistan’a ilk gazı 2007’de ulaştırabilir. Tahran’daki Ermenistan Büyükelçisi Garipcihanyan, enerji konusunda işbirliği kapsamında sınırda bir tünel açılacağını ve hidro-enerji konusunda da ortak projeler gerçekleştirileceğini açıkladı. Doğal gaz anlaşmasına göre İran Ermenistan’a 20 yılda 36 milyar metreküp gaz verecek. Hattın Ermenistan’daki bölümünü Rus firmaları yapacak ve yaklaşık 140 milyon dolara mâl olacak. Mâliyetini ilk dokuz yılda karşılayacak olan projeye Rus Gasprom firması mâlî destek veriyor.

Basında yer alan bilgilere göre, yapılacak İran-Ermenistan hattı, bilahare Kadzharansk hattına ve devâmla Goris veya Sisan, nihâyetinde de Viaots Dzorsk hattına bağlanacak. Proje tamamlandığında yılda bir milyar dolar metreküp doğalgaz bu hat üzerinde nakledilebilecek. Gürcistan’ın da projeye eklemlenmesi ve devâmla Ukrayna/Kırım ile de irtibatlı kılınması hedefi ise, doğrudan Türkiye’nin sahip olduğu “terminal ülke” hüviyetine saldırı girişimi olarak kabûl edilmeli.

Hâlihazırda çok ciddi bir enerji açığı bulunan ve Gürcistan üzerinden Rus Gazprom ve İtera şirketlerinde gaz alan Erivan, projenin nihâyetlenmesini müteakip enerji sorununu çözmüş olacak. Erivan enerji sorununu çözer ve İran ile yakınlaşmasını sürdürürse, Türkiye karşıtı politikalarını sürdürmekte herhangi bir mahsur görmeyecek.

Tahran açısından Ermenistan’ın kuvvetlenmesinde ve batıdan gelen yenileşme ve serbestleşme baskılarına göğüs germesinde büyük yarar var. O nedenle İran’ın Ermenistan’daki büyükelçisi Ali Rıza Hagigiyan, ülkesinin Ermenistan’ın kalkınması ile yakından ilgilendiğini savunuyor. Büyükelçi Hagigiyan’a göre ikili ilişkilerde bilhassa savunma konusunu önem kazanıyor. Hatta Ermenistan Vasgen Sarkisyan Harp Okulu’nda Farsça eğitimine Tahran’dan destek alınacağının açıklanması da, Ermenistan geleceğini nerede gördüğünün işâretini veriyor. Erivan’ın bu tutumu NATO’ya bakışını da özetliyor.

Ermenistan Savunma Bakanlığı ve Millî Güvenlik Konseyi Başkanı Serş Sarkisyan da aynı yönde açıklamalar yapıyor. Sarkisyan’a göre böylece harp okulu Erivan Üniversitesi kadar büyük bir Farsça eğitim merkezi olacak…

Aynı minval üzre İran Devlet Başkanı Mohammed Hatemi’nin Ermeni makamdaşı Koçaryan ile görüşmesinde “Karabağ Sorunu’nun hâlli için barışçı bir çözüm yolu” için diyalogun sürdürülmesini teklifi de içeriksiz bir yaklaşım olarak dikkat çekiyor. Kuşkusuz her iki lider açısından gümrük makamları arasında işbirliği Karabağ konusunda çözüm için işbirliği yapacakları iddiasından çok da öncelikli.

İran-Ermenistan ikili ticarî ilişkileri 2004’ün ilk yedi ayına göre 52,7 milyon dolar düzeyinde.



Rusya Federasyonu-Ermenistan

Ermenistan BayrağıRF-Ermenistan ilişkileri de aynı hattın bir alt başlığı hâlinde. RF-Ermenistan ilişkilerinin genel çerçevesinin tam anlaşılabilmesi için bazı verileri dikkate almak gerekiyor. En büyük Ermeni diasporası RF’de bulunuyor. Ülkesini yoksulluk yüzünden terk eden Ermeniler de ağırlıklı olarak RF’ye yerleşiyor. Bundan yaklaşık üç yıl önce RF’deki Ermenilerin nüfusu iki milyon seviyesinde tahmin ediliyor.

Ruslar ile 9. Yüzyıl’dan bu yana iç içe olan Ermeniler, Osmanlı-Rus Savaşı’nın önemli ismi Michail Loris-Melikov, İkinci Dünya Savaşı’nda adını duyuran Mareşal İvan Bagramyan, Hava Kuvvetleri Komutanı Mareşal Sergey Caferyan, Tank Birlikleri Mareşali Amasasp Babacanyan, Deniz Kuvvetleri Filo Amirali İvan Ayvazyan, tiyatro rejisörü Yevgeni Vaçtangov, opera solisti Pavel Liziyan, besteci Aram Şatşaturyan ve Arno Babacanyan gibi isimleri yetiştirdiler.

Aynı zamanda SSCB’nin politbürosunda Anastan Mikoyan, İvan Tevosyan gibi isimler de yer aldı. SSCB sonrası dönemde de, Artur Çilingirov, Genadi Melikyan ve Garegin Tosunyan ekonomide etkili oldu.

RF’deki Ermeniler 62 bölge 140 şehirde örgütlüler. Örgütün başında işadamı Ara Abramyan var. Abramyan bütün dünyadaki Ermeni örgütlerini bir araya getiren dünya örgütünün de kurucusu. Moskova Abramyan’a bu faaliyetlerinden dolayı 2001 yılında “Yılın Adamı” ödülünü verdi. Abramyan 1999’da da Kremlin’in restorasyonu nedeniyle UNESCO’dan ödül almıştı. Abramyan aynı zamanda Kutsal Büyük Konstantin nişanı ve RF Dostluk Ödülü de aldı. Abramyan’ın örgütü pratikte Ermenilerin daha millîyetçi olmalarına, Ermeni millîyetçiliğinin RF’nin politikalarına hizmet etmesine ve Ermenistan’ın RF’nin taleplerini yerine getirmesine hizmet ediyor.

Ermenistan ArmasıErivan’da “Slav Üniversitesi” ve Rusça eğitim merkezlerinin açılması, başarılı Ermeni öğrencilere burs verilmesi, Moskova’da Ermeni enstitüsü açılması ve burada hukuk, diplomasi, şarkiyat, ve güvenlik eğitimi verilmesi, Abramyan’ın icraatları arasıda yer alıyor. Rusya Ermenileri Birliği Ermenistan’a yönelik sosyal programlar da uyguluyor. Birliğin faaliyetleri özellikle eğitim ve din alanında yaygın.

Ermenistan RF’ye Güney Kafkasya’da ayağını sağlam basabildiği ve askerî ve siyâsî iddialarını devâm ettirebilmesi için imkân sunarken, RF de Ermenistan’da hâkim siyâsî grupları kollayarak karşılığını veriyor. RF’nin bu desteği ise Ermenistan halkına “düşman Türkiye’ye karşı” yardım olarak sunuyor. RF’nin bu yardımı ise hem Ermeni halkının inandırıldığı düşmanlığı pekiştirirken, gerçekte Moskova’nın Erivan üzerindeki tahakkümünü kuvvetlendiriyor.

Nitekim Gürcistan’daki 2 Rus üssünün boşaltılması kapsamında Batum’da bulunan ve Rusya’ya ait olan askeri teçhizatın ilk bölümü Ermenistan’ın Gümrü kentine gönderilmesi de bu çerçevede değerlendirilebilir.31 Mayıs 2005’te Rus askeri teçhizatı 15 vagonla Gürcistan dışına çıkarılarak, Ermenistan’ın Gümrü kentine gönderildi. Gürcistan’daki Rus üslerinde bulunan askeri teçhizatın bir bölümünün Ermenistan’a taşınması, bütün bölge ülkelerinin haklı kaygılarına neden olsa da, ne RF’nin ne de Ermenistan’ın bunları dikkate almadığı görülüyor.

Bugün RF Erivan’daki anti-demokratik rejimin hamisi ve kurtarıcısı rolüne sahip. Denilebilir ki, tarih boyunca İngiltere ve Fransa’nın bölgesel politikalarında piyon konumunda olan Ermeniler, bağımsızlıklarını kazandıkları ve devlet kurdukları günden bu yana da, Rusya’ya giderek daha fazla yaslanarak, aynı işlevi sürdürüyor.

1918-1920 yılları arasında yaşayan ilk Ermenistan Cumhuriyeti'nde 1918-1919 yıllarında Başbakanlık görevinde bulunan Hovanes Kaçaznuni’nin, 1920'de Ermenistan'ın Bolşevik Rusya tarafından işgâl edilmesini Ermenistan'ın geleceğinin garantisi olarak değerlendirmesi de aynı bakış açısının bir tezahürü.

Fiilî durum itibariyle Ermenistan’ın 23 Eylül 1991'de bağımsızlığını ilân etmesinden bu yana, RF’nin ileri karakolu ve hatta kısmen bağımsız bir eyalet vaziyetinde. Ermenistan, bu süreçte RF’ye borçlarını ödeyemediği için topraklarındaki stratejik tesisleri RF’ye terk etti. Erivan açısından izlenen politikaların merkezinde Ermenistan’ın çıkarlarının değil, RF’nin bölgesel hesaplarının olduğu açıkça görülüyor.

RF-Ermenistan’ın bazı detayları ise şöyle sıralanıyor;

Ermenistan’da resmî dil Ermenice olmakla birlikte, Rusça da aşağı yukarı aynı derecede kullanılıyor. Örneğin okullarda İngilizce, Fransızca, Almanca ve Farsça eğitimi ikinci sınıfta başlatılırken, Rusça birinci sınıfta öğretiliyor. Bunun gerekçesi olarak, toplumun ve devletin Rusça’yı “öncelik” olarak tanımlaması gösteriliyor.

SSCB döneminde Ermeni elitlerinin çocuklarının geleceğini Rusça bilmeleri ile irtibatlı gördükleri gerçeği –bağımsızlığa rağmen- herhangi bir değişiklik olmadan sürüyor. Bir diğer önemli neden ise, Ermenice’nin dünya literatürünü takip etmekte yetersiz kalması. Ermenice’ye tercüme edilen eser sayısı yılda 12’yi geçmezken, Rusça daha fazla imkân sunuyor. Kuşkusuz RF’nin bu durumu desteklediğini ve Ermenistan’daki fikir adamlarının bu sayede Rusya’dan etkilenmesi suretiyle, Rus kaynaklarına ve fikirlerine bağımlı olmasını hedeflediğini belirtmeye gerek yok.

Ermenistan’daki Rus nüfusu toplam nüfusun %1,5’ini oluştururken, devlet ve toplumun Rusça’yı önceliği, hatta mecburîyeti olarak görmesi, her açıdan çok üzücü. Bununla birlikte buna karşı çıkan bazı politik gruplar bulunsa da, etkili olmaktan çok uzaklar.

Bu açıdan bakıldığında Ermenistan’ın Gürcistan’dan çıkarılan RF silâhlarının ve birliklerinin âcilen Ermenistan’a naklini istemesi de daha iyi anlaşılıyor. Öngörülen yeni konuşlandırma için herhangi bir anlaşma veya belgeye ihtiyaç olmadığını dahi deklare eden Ermenistan Savunma Bakanlığı Sözcüsü Albay Seyran Şehsuvaryan’ın beyanatı, 1995’te Ermenistan ile RF arasında Gümrü’de imzalanan ve RF’nin Transkafkasya’daki 102. Üssü’nün BDT’nin ortak hava kuvvetlerine de hizmet vereceğini belirten belgeye dayanıyor.

Söz konusu üste S-300 füze sistemleri, Mig-29 avcı uçakları ve tahminen 5.000 personel bulunuyor. 1997 yılı başlarında Rusya’nın Ermenistan’a, Azerbaycan ve Türkiye’ye yönelik olarak kullanılacak olan nükleer başlıklı S-125 füzeleri verdiği de belirlendi. Satılan füzeler İran üzerinden taşınmış ve İran’ın kimlerle müttefik kimlerle düşman olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştı.

RF’nin Gürcistan’dan Ermenistan’a yeni silâh sistemleri nakletmesi, her şeyden önce Karabağ sorununun çözümüne yardımcı olmayacak. ABD’nin Karabağ konusunda çözüm için baskısını artırdığı ve Bakü-Tiflis-Ceyhan’a ilk petrolün verildiği döneme denk gelen bu adım, Ermenistan’ın ve RF’nin gelişime mukavemet göstereceğine işâret ediyor.

Koçaryan’ın Erivan Üniversitesi’nde yaptığı bir konuşmaya göre eski SSCB havzasında gerçekleşen kadife devrimler, seçim dönemlerinde, toplumda gerginlik olduğu hâlde, resmî yetkililerin zafiyet gösterdiği ve ülkenin sorunlarını çözemediği zamanda yaşandı. Koçaryan, gerçekleşen kadife devrimlerin ortak özelliklerini bu şekilde sayarak, bu koşulların ülkesinde olmadığı iddiası ile Ermenistan’ın benzer bir gelişme yaşamayacağını savunuyor…

Muhakkak Koçaryan sözünü ettiği koşullar ve o koşulların Ermenistan’da olmadığı iddiasından ziyâde RF’ye güveniyor. Nitekim RF Başkanı Putin’in Ermenistan’daki Rus yatırımlarını artırma kararı da, fakir Ermenistan’ın rejimine ve rejiminin oturduğu zemine daha fazla inanmasını sağlıyor.

Gerçekçi bir bakış açısı ile, RF’nin de diaspora gibi Ermenistan’da bol bol söz verdiğini, ancak pek az sözünü tuttuğunu kabûl etmek gerekir. Putin Koçaryan’a bankacılık, inşaat ve enerji sahalarında işbirliği sözü verse de, Ermenistan’ın müzmin buhranını aşabilmesi için şu ana kadar kapsamlı bir açılım başlatmadı.

RF-Ermenistan iktisadî ilişkileri 2001-2010 dönemini kapsayan uzun vadeli iktisadî işbirliği planına dayanıyor. 5 Kasım 2002’de Ermenistan’ın RF’ye borçlarının yeniden düzenlemesi ve Ermeni stratejik tesislerinin RF’ye devrinden sonra 2004 yılında iki ülke arasındaki ulaşım ve nakliye Rusya’nın Kavkaz ve Gürcistan’ın Poti limanları üzerinden yeniden regüle edildi. Söz konusu regülasyon Ermenistan’ın Urallara ve Sibirya ile Uzak Doğu’ya mal sevkiyatına imkân tanıyor.

RF Ermenistan’ın yakıt ve enerji tesislerinde hâkimiyeti, ülkenin elektrik enerjisi ihtiyacının sadece %40’ını sağlayabilen tesisler için de geçerli. Eylül 2003’te nükleer santrali INTER RAO EES vasıtasıyla RAO’nun yan şirketi EES Rossii’ye devredildi. Borçlarına karşılık beş şirketini RF’ye veren Ermenistan, bu kapsamda ülkenin bütün enerji üretim kapasitesinin %30’una tekabül eden Rasdan’ı da RF’ye devretti.
1999 yılında kurulan RF-Ermenistan ortaklığı ArmRosgasprom, hâlen İran-Ermenistan Doğal Gaz Boru Hattı’nı inşa ediyor. Havacılık firması Sibir de Armavia’nın (Ermenistan Hava Yolları) yönetimine hâkim.

Bankacılık sektöründe ise RF kökenli bankalar 2004 yılından bu yana Ermenistan’da büyük bir çıkış içindeler. RF bankaları şu anda Ermenistan’da toplam mevduatın %25’ine sahip. Ermenistan’da faaliyet gösteren en büyük 20 banka arasında dokuz RF bankası var. 2004 yılında RF kökenli Vneshtorgbank Ermeni bankası Armsberbank’ı kontrolüne aldı. Aynı şekilde Ingosstrach de Ermeni sigorta şirketi Efes’in %75’ini aldı.

Küçük Ermenistan, yönetiminin sırtını RF’ye yaslaması ve bunun karşılığında hayâlî düşmanlardan korunması karşılığında fakir olmaktan rahatsız değil. Nitekim Ermenistan’ın 1,9 milyar dolarlık dış ticaret hacmini %4,5 artırması, 645 milyon dolarlık ihracatı ve 1,2 milyar dolarlık ithalatı Ermenistan Millî İstatistik Hizmetleri tarafından “büyük başarı” olarak sunuluyor.

Ortalama maaşın 76,6 dolar (107 YTL) olduğu ülkede, asgarî gıda sepeti ise aylık 56 dolar (78 YTL). Ayrıca Ermenistan’da resmî verilere göre sadece 109,600 işsiz var. Yıllardır ağır işsizlik buhranı yaşayan ve bu yüzden muazzam miktarlarda kitlelerin yurtdışına kaçmasına neden olan Erivan, sorunu görmezlikten gelmekte ısrar ediyor.

GSMH’si 3,1 milyar dolar olan Ermenistan, 768 milyon dolarlık tarım üretimi yaptığı iddiasına rağmen, kendi ayakları üzerinde durmaktan çok uzakta.

Putin’in “Ermenistan ile siyâsî ve iktisadî ilişkilerden memnun olduğunu” açıklaması da Kremlin’in Erivan’a bakış açısını bütün çıplaklığı ile ortaya koyuyor.

RF Sanayi ve Enerji Bakanı Viktor Kristenko, Ermenistan’ın muhabere ve elektronik sahalarında başarılarını övüyor. Kristenko’ya göre Ermenistan Sukoi uçakları, Mil helikopterleri, çoklu füze rampaları, kumandalı anti-tank füzeleri, sahil koruma gemileri gibi önemli harp araçları ve silâhları için başarıyla üretim yapıyor. Söz konusu araç ve silâhların tamamı RF malı ve hâliyle onlar için yapılan üretim de RF standartlarında ve çok az müşterisi var. RF, Ermenistan’ın her sektörü gibi bu sektörünü de kendi kontrolünde ve kendisine bağımlı tutuyor.
Bununla birlikte RF-İran-Ermenistan hattının, Ortodoks grubunu oluşturan RF-Ermenistan ilişkileri, büyük ölçüde din bağına da dayanıyor. Örneğin II. Garegin’i kabûl eden Putin, Ermeni Apostol Kilisesi’nin Kafkasya’da barış ve işbirliğinin gelişmesine büyük katkısı olduğunu söylemişti. Putin, Ermeni ve Rus kiliselerinin işbirliğinden övgü ile söz etmişti.

RF Ermenistan’daki yöneticilerin toplum ve devlette gücünü muhafaza etmesi için çok sayıda üst düzey ziyaret gerçekleştiriyor. Bu ziyaretlerle Ermenistan’a “RF Koçaryan’ın yanında” mesajını veren RF, bunun için Putin’in eşi Ludmila Putina’dan da yardım görüyor. Ludmila Putina Robert Koçaryan’ın eşi Bella Koçaryan ile bir araya gelerek, RF-Ermenistan ilişkilerinin düzeyi konusunda fotoğraf veriyorlar.
Bu arada Ermenistan’ın 2005’i “Rusya Yılı” ilân etmesi ve bu kapsamda irili ufaklı 120 ortak siyâsî, iktisadî, ilmî insanî faaliyet gerçekleştirmesi, açık toplum ve daha fazla demokrasi taleplerinin yükselmesinin paralelinde yaklaşan bir kadife devrime karşı, aynı yöntem ile tedbir alınması anlamına geliyor.

Kuşkusuz bu kapsamda ve bu amaçla yürüyen ilişkiler Erivan’daki yönetimin, Moskova dışında çok az faktörü hesaba katması gereğini doğuruyor. O nedenle Erivan açısından ABD Dışişleri Bakanlığı’nın insan hakları raporu, Ermenistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Gamlet Gasparyan’a göre abartılı ve tek taraflı. Ağır insan hakları ihlâlleri yaşanan ve uluslararası hukuk kurallarına göre soykırım teşebbüsünde bulunan Ermenistan, RF ile işbirliği sürdüğü müddetçe, uluslararası toplum ile uyumlu olmak gibi bir mecburîyet hissetmiyor.

Nitekim Erivan sıklıkla BDT’nin derinleştirilmesi ve BDT üyesi ülkeler arasında uyumun geliştirilmesi gerektiğini savunuyor. Bölgesinde “sorun deposu” olan, bölgesel ve etnik ihtilâfların tarafı Ermenistan’ın, BDT’nin geliştirilmesi taleplerini aynı nedenlere dayandırması ise bir hayli gülünç.

Sivil Toplum ve Bölgesel Gelişme Enstitüsü Agavni Karaçaryan’ın bu yöndeki görüşü, ne sivil toplum ne de bölgesel gelişme açısından müspet bir çaba olarak dikkat çekmiyor.

Diplomatik Gözlem Gazetesi
www.diplomatikgozlem.com sitesinden aktarılmıştır

No comments:

Post a Comment

khojaly Genocide, Xocali Soyqirimi, HOCALI KATLİAMI