'İsrail haritadan silinmelidir' deyişiyle dünyanın gündemine oturan İran devlet başkanı Mahmut Ahmedi Necat'ın, bu tehdit ve nefret dolu tavırları yeni bir çıkış değil, İran İslâm Cumhuriyetinin asli devlet politikasıdır. Kendilerinden başka hiçbir devlete ve anlayışa müsamaha göstermeyen, bilakis organize düşmanlık besleyen İran devleti, bütün dünyayı tehdit eden bir güçtür. Adını İran olarak beyan eden söz konusu devlet , dünyaya terör ihraç eden örgütlü bir suç örgütüdür. Devlet politikası terörizm üzerine kurulmuştur ve bireylerin kişisel hakları, özgürlükleri hâkimiyetin sözcüsü Mollaların iki dudağı arasından çıkacak keyfi sözlerle tayin edilmektedir. İnsan haklarının adının bile geçmediği İran İslâm Cumhuriyeti'nde, devlet kadrolarına geçecek olan adayların sözde seçimlerle başa getirildiği gösterilse de, aslında durum bambaşkadır. Cumhuriyet rejiminin adını İslâm ile yan yana taşıyan İran'da demokratik seçimler söz konusu değildir. Hâkimiyet adayları özenle seçer ve devletin kadrolarına yerleşecek olanların İslâm rejimine bağlılıkları oranında muaffak olmaları sağlar. Başta sınır komşuları olmak üzere bütün dünyanın geneline karşı düşmanlıkla bezenmiş akıl ve vicdan dışı siyasetlerini ortaya açıkça koymaktan çekinmeyen İran; 1925 yılında Kaçar Türk devletini yıkmış, on binlerce Türk'e soykırım yapmış katil bir devlettir. Gayri Fars milletlere ve özellikle de İran içinde yaşayan, İran topraklarının asıl sahibi olan Türklere uyguladıkları devlet boyutlu işkencelerin hesabını sormak adına örgütlenen bugünkü Güney Azerbaycan Türkleri, soykırım yapılarak yok edilen Türk varlığının devamcısıdır. Güney Azerbaycan Türklerinin millî hareketi yolundan şaşmadan, yılmadan, tükenmeden ilerlemektedir.
Bildiğiniz üzere İran, Birleşmiş Milletler Teşkilatına (BM) üyedir. BM teşkilatının en sorunlu, en cüretkar, en sıkıntı yaratan üyesi olan İran, bütün dünya devletlerine kafa tutar pozisyondadır. Bu cüreti nereden aldığı belirsiz olan Fars hâkimiyeti, BM teşkilatının kararlarına muhalefet etmekte ve özellikle nükleer olarak silâhlanmasının önüne haklı olarak geçmeye çalışan devletleri tehdit etmektedir. Türk dünyasına karşı beslediği düşmanlıkta sınır tanımayan Fars hâkimiyeti, hızla nükleer olarak silâhlanmaktadır. Böyle bir devletin elinde nükleer silâhların bulunmasının nasıl yıkımlar, nasıl korkunç tablolar yaratacağını tasvir etmenizi istiyorum. Yeni bir dünya savaşının çıkmasına sebep olacak kadar kendisinden olmayanlara beslediği düşmanlık çerçevesinde politikalar geliştiren devletin önüne durmak bütün insanlığını sorumluluğudur. İnsanlığı facialara sürükleyen, milyonlarca Türk'ün ölümüne sebep olan dünya savaşlarının bir yenisini daha yaşamak istemiyorsak İran’la olacak onurlu mücadelede saflarımızı sıkılaştırmalıyız. İran'ın BM teşkilatındaki temsilcisinin yardımcısı büyükelçi Mehdi Danişyezdi'nin, 4 Kasım 2005 günü yaptığı açıklama da, bir kez daha anladık ki İran dünya ve insanlık için amansız bir düşmandır. Nükleer silâhlanmanın önlenmesi ve uluslar arası güvenlik konularının tartışıldığı BM genel kurulu 1. komitesi'nde konuşan Mehdi Danişyezdi, 'Bazı ülkelerin siyasi kaygılarla aldıkları hiçbir kararın İran'ı nükleer enerji konusundaki yasal ve meşru haklarını hayata geçirmekten alıkoyamaz' demiştir. Bu demektir ki hiçbir devletin önerisini, desteğini, uyarısını tanımıyorum; bütün insanlığı yok etmekten çekinmiyorum. Böyle bir zihniyetin hâkim olduğu devletin nelere sebep olacağını kestirmek zor değildir. Daha da ileri gidip tehditten öteye geçerek 'kapalı ve şeffaf olmayan bazı toplulukların nükleer teknolojiyi tekelleştirmek istediklerini' söyleyerek, kendilerinden başka bütün devletleri şeffat olmamakla ve çıkarcılıkla suçlamıştır. İran her alanda kapalı bir devlettir. Dış dünyaya, çağdaş medeniyete, öncü anlayışlara karşı duran, sürekli çatışan radikal bir yönetimdir. Kendi değerlerini zorla ve terörle kabul ettirmek amacını güden terörist İran'ın Yahudilerle, Ermenilerle, çeşitli örgütlerle işbirliği yaptığı kanıtlanmıştır.
BM toplantısında Türk kâtili Amerika'ya da çatan Türk kâtili İran şöyle demiştir; 'Özellikle Amerika'nın, Ortadoğu'da NPT'ye üye olmayan gizli nükleer santrallere sahip tek ülke olan Siyonist rejimle imzaladığı nükleer işbirliği anlaşması açıkça silâhların yayılması anlaşmasına aykırıdır. Amerika'nın İsrail'e nükleer teknoloji taşıması Vaşington'un NPT taahhütlerine bağlı kalmadığının göstergesidir.'
İran devleti tarafından yapılan her zehir zembelek, her şuursuzca açıklama dünya siyaset uzmanlarınca dikkatle değerlendirilmelidir.
Unutulmamalıdır ki İran esareti altında zulüm çeken, Fars milleti tarafından toprakları gasp edilmiş, sayıları 35 milyon gibi dev bir rakamla ifade olunan Güney Azerbaycan Türkleri; Türk soyundan gelmemiş hiçbir devletin tarafında değildir. Onlar millî bağımsızlıklarının tarafındadır ve gasp edilen millî haklarını almak çabasındadır. Bir devletin esaretinden kurtulup başka bir devletin esaretine girmeye rıza gösteremezler. Güney Azerbaycan Türkleri, hakları olan tam bağımsızlıklarının uğrundaki savaşlarını sürdürmeye kararlıdırlar. Bu kutlu direnişlerinde onlarla olan bütün Türkler, millî borçlarını ödemek yolundadırlar.
Son olarak İran’ın bütün dünya devletlerine saldıran yerli yersiz siyasetini kınıyor, gasp ettiği İran Türklüğünün haklarını geri vermesini teklif ediyorum.
Yahudiler bile Filistin’den çıktı!
Müge Çetinkaya 10.11.2005
No comments:
Post a Comment